Karaburun



Huzurun hüküm sürdüğü bir yer düşünün. Ege’nin en güzel mavisine sahiplik eden, yeşilin en saf haliyle hayat kattığı bir yer. Prehistorik dönemlerden günümüze kadar tarihe şahitlik ederken hem insanlara hem de birçok canlı türüne yuva olmuş, insanın doğayla uyum içinde yaşadığı, eşsiz bir harmoni. Eski adıyla Mimas, günümüzdeki adıyla Karaburun; tarih için gurur, yaşam için huzur dolu bir yer. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Karaburun’un insanla birlikteliği M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanırken, aradan geçen altı bin yılda bu özel yer, birçok farklı medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmıştır. Ionialılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Türkler olmak üzere, üzerinde yaşayan her toplumun en önemli bölgelerinden biri olmuştur.

Tarihin, mitolojiyle harmanlanıp doğayla buluştuğu Karaburun, antik dönemlerde Mimas olarak bilinmekteydi. Bu ismi, Homeros’un İlyada ve Odysseia eserlerinde sıkça bahsedilen, mitolojik tanrılarla savaşan devlerin lideri olan ve Zeus’un yenmekte zorlandığı Mimas’tan almıştır. Homeros’un eselerinde Mimas Dağı olarak geçen dağ günümüzde Bozdağ olarak bilinmektedir. Mimas’ın mitolojideki yeri, antik Yunan ve Roma sanatçılarını da etkilemiş, bu yüzden Mimas, birçok şaire, yazara, ozana, kahine ilham kaynağı olmuştur.

''...Efsaneleşmiş tanrılara karışmış ulu Mimas Dağı bir kat daha görkemli ve Apollon'un kutsal ışığı ile parlayarak seyrediyordu Ege'nin sularını yaslandığı yerinden.'' ~ Homeros – İlyada

Karaburun’un bir başka mitolojik figürü de Narsis’tir, yani Narkissos. Bir mitolji kahramanı olan Narkissos, kendi yüzünü görmediği sürece ölümsüzdür. Ancak Narkissos, bir gün bir su birikintisinden su içmek için eğilir ve bu sırada birikintiye yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce hayranlıkla seyreder ve büyük bir aşk doğar içinde. Gözlerini kendisinden alamayan Narkissos, oraya kök salar ve güneş gibi açılmış, sarı göbekli, beyaz yapraklı, güzel kokulu bir çiçeğe dönüşür: Nergis.

Tarihi, mitolojisi ve doğasıyla bambaşka bir güzellik olan Karaburun’un; hurması, zeytini ve zeytin yağı da bir başka lezetlidir. Üstelik bu konuda dahi yine sanat ve mitolojiyle harmanlanır. Latin şair Ovidius, bir şiirinde Tanrıça Atheha’nın, kutsal zeytini ilk kez Mimas’ta yetiştirdiğini söyler. Ayrıca birçok şifalı ot da Karaburun doğasını daha ayrıcalıklı kılar. Çeşit çeşit kekiklerden adaçayına, sütleğenden yarpıza, kantaron otundan kapariye yaklaşık 47 tür şifalı ot, Karaburun’da en doğal ve nefis şekilde yetişir.

Çeşit çeşit bitkilerin, en güzel çiçeklerin yuvası Karaburun, aynı zamanda birçok canlının huzur içinde yaşadığı bir yerdir. Tilkiden su samuruna, tavşandan sincaba, kaplumbağadan bukelamuna kadar çeşitli türlerin hayatını sürdürdüğü Karaburun’da, nesli tükenmekte olan ve ne yazık ki dünya genelinde sadece 500, Türkiye’de ise 100 tane kalan Akdeniz Fokları da bulunur.

Tanıtım Videomuz